29 Haziran 2011 Çarşamba

Der Beyan-ı Arz-ı Hâlim

“Benim canum efendim, haşmetlü, devletlü Sultanum,

Biz ki, bî-akıl, biz ki, nâdan, biz ki, heva ü heves ile ne ettiğünü bilmeyen, sefil canunı cananundan çok seven; kadir bilmez, kıymet vermez, bakar görmez, duyar lâkin anlamaz, ser-sefil, cehalete gark olmuş bendelerünüz.
Siz zat-ı şahanelerünün idrakimize aşkettiği sille-yi referandumu kıymetlendirebilme ferasetine sahip olaydık eğer, zaten ki bu denlü densizlükleri yapma cüretini gösterir miydük ey Sultanum? …

Zat-ı şahanelerünün lafz-ı cemiline bîgane kalan pespaye kulaklarımız, ahhh nolaydı, delük delük delüneydü de bir katrecük hakikat inzal olaydı idrakimizin kapılarına. Permeperişan gönülcüğümüz afet-i cehaletin o şuh dokunuşlarıyla afyonlanmış serkeşte gibi nefs-i emmareye ram olmayaydı hiç kıyl ü kal ile sekiz sene geçirir mi idük a Sultanum? …  

         Sen ki, Şark-ı Sahn-ı A’lâ Ameliyesinin Emir’ül Zevc’i iken, biz, yarım akıllı bendelerin, Diyar-ı Rûm ile abad olacağımız zannına düçar olmuş, şarkın en sevgili Sultanuna cefayı, ezayı reva görmüş tıfl-i şeydâlarız.

Benim canum efendim, haşmetlü, devletlü Sultanum,

Cümle âdem envâ-ı hâcât ile binbir esmâ-i İlâhiyyeye her bir ismin çok mertebelerine fıtraten muhtaçtır. Binaenaleyh biz kulların da o misal Şark-ı Sahn-ı A’lâ Ameliyesinin Emir’ül Zevc’inin merhametine muhtaç kadr ü kıymetinün bî-gânesiyüz.

Sultanun mağfireti bendeye padişahlıkdur, canum efendim. Biz bendelerün senden padişahluk değül, ayağının tozu olmayı niyaz ederiz Rabbimizden.

Arz olunur huzurunuza…”

diyerek nedamet getirenler çok bulunur, çok... Lâkin biz asla ve kat’a… 

Ünsal ERKAN

1 yorum: